Hayat rastgelelikten ibarettir. Herkese kartları dağıtılır hayatın başında. Hangi hastanede doğduğu, nereye ait olduğu, nereli olduğu. Ve her kart oyunu gibi başlarsın oynamaya. Bazen eline isyan edip kart çalmak istersin. Sonra Allah'tan korkarsın. Sonra kimsenin aslında Allah korkusu olmadığını görürsün. Herkesin tek korkusu her an ensesinde hissettiği o içinde olduğu toplumdur. Ona ait olmak ister hep. Dışlanmak istemez. Yaşadığın köyün, kasabanın, şehrin, çevrenin parçası olmak ister. En büyük korkusu yalnız kalmaktır. Ama fırsatını gördüğü anda yapar içinden geçeni. Fırsatını bulduğunda ne allah kalır ne korku. Bu herkes için geçerli midir? Yani herkes böyle midir? 

    Evet elimizdeki kartlar. Kartlara isyan etmek yerine oynamak lazım. Sonuçta bu bi oyun di mi? Yenilmekten korktuğu için oynamayan birini herkes hor görür de mi? Elinde en boktan kartlar olsa bile herkes ondan oynamasını bekler. Bazen yenileceğini bilerek oynamaya devam etmek ve bundan keyif almak. Çalışmak, emek vermek, zorlamak, umut etmek. 

    Makalenin resmi Vincent Van Gogh'un 'Kırmızı Üzüm Bağı' tablosu. Ve bu eser sanatçının hayattayken satabildiği tek resim olduğu düşünülmektedir. 







Yorumlar

Popüler Yayınlar